Sayfalar

24 Kasım 2017 Cuma

Damızlık Kızın Öyküsü (The Handmaid's Tale)

Herşey Emmy ödül törenindeki şu görüntüye takılmamla başladı;



Mad Men'den bu yana Elizabeth Moss hayranıyım, bu yıl Top of the Lake ile tavan yaptı. Elinde Emmy heykelciğiyle görünce hemen küçük bir Google araştırması yaptım. İşte The Handmaid's Tale ile böyle tanıştım. 

Her zaman meraklı biri oldum ben; herşeyi okuyup, herşeyi izleyip, dinlemek isteyen tiplerden. (Bu arada yeri gelmişken "müzik tarzın ne" ya da "ne tür diziler izlersin" en sevmediğim sorular. Neden illa kategorize olmak zorundayım? Daha mı kolay fikir sahibi olunuyor öyle olunca?!%^'^&?) Görsel olarak beynime düşen herşeyin ne olduğunu, nasıl olduğunu bilmek zorundayım, refleks gibi bir durum. Neyse fazla uzatmayım olay akışını. :) Efendim sonrasında bu resimleri gördüm arama motorunda;




İlk başta ortaçağ dizisi sandım. Sonra da başladım izlemeye. Tek sezon yayınlanmış. Sadece 10 bölüm. Her bölüm yaklaşık 45-50 dakika. Sinir harbi eşliğinde 24 saatlik zaman diliminde bitirdim. Kesintisiz gözyaşları içinde :) Romantik birşey olduğundan değil, olabilme ihtimalinin yarattığı korku yüzünden. Distopik öyküler sinirlerimi bozuyor her zaman.

Velhasıl birinci sezonu bitirdikten sonra kalakaldım. Sonra aklıma Elizabeth Moss'un Emmy konuşması geldi. Margaret Atwood 1985 gibi birşeyler söylemişti onca heyecanın içinde...

İşte tam olarak böyle oldu. Ben Margaret Atwood'un kim olduğunu öğrendim;




Margaret Eleanor Atwood, Kanadalı yazar, şair, eleştirmen, denemeci ve feminist. Yakın tarihin en saygı duyulan kurmaca yazarlarından biri.  Arthur C. Clarke ve Prince of Asturias Edebiyat ödüllerine sahip. 18 Kasım 1939 doğumlu, yani bu yıl 78 yaşında. Damızlık Kızın Öyküsü'nü 1985 yılında yazmış. Ülkemizdeki ilk basımı 1992 yılında Afa Yayınları tarafından yapılmış. (Nadir kitapta şu anda karaborsada ilk basım :))



Afa yayınları-1992







İllüstrasyonlar: Anna & Elena Balbusso (http://www.balbusso.com)



Kitabın bu günlerde bu kadar popülerleşmesini sağlayan tabiiki dizi. Ama hikayenin sağlamlığını da es geçemeyiz. Distopik romanlar zaten yeteri kadar sarsıcı benim için. Üstüne bir de yaşadığımız zamanda muhafazakarlaşan toplumlar ve kadınlar üzerine kurulan baskı politikaları, seksist ayrımcılıklar, kadına şiddet ve cinsel suçlar da eklenince, "Neden bu kadar çok ağladım?" sorusunun cevabı kendiliğinden ortaya çıktı: Gerçek olabilme ihtimali yada "Empati"




Sonuç olarak Damızlık Kızın Öyküsü benim kitaf rafımda herzaman üst sırada yer alacak. Bu yüzden mutlaka okumanızı tavsiye eder, musmutlu günler dilerim. 

PS: Ayrıca harika bir sountrack albümü var dinlemeden geçmeyin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder